27 Mart 2015 Cuma

Sıvı (la) şma


Vatandaşın biri yazın 1 haftalığına tatile gidiyor. Ne de olsa bir yıl harıl harıl çalışmış, yorulmuş, tatili hak etmiş. Güle oynaya gidiyorlar.  Tabii sayılı güzel günler çabuk geçer. Dönmüşler evlerine.

Ama kapı duvar. Eve girmek ne mümkün, başkası kurulmuş oturuyor. Elin adamı ev boş diye yerleşmiş. Evin sahibi haklı olarak hır çıkaracak, kafa göz dalacak. Apartman yöneticisi araya giriyor. Durun sakin olun. Boş yere kavga etmeyin.

“Ege adalarıyla (siteyle) ilgili, Lozan Barış Antlaşması 12’nci maddesi ve Paris Barış Antlaşması madde 14 hükümleriyle egemenliği devredilenler dışında hiçbir adanın (evin) egemenliği antlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiştir. Bu ada (ev), adacık (kömürlük) ve kayalıkların (otoparkın) egemenliği Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne halefiyet yoluyla intikal etmiştir. Hukuken, EGAYDAAK Türkiye Cumhuriyeti’nin hâkimiyetindedir. Antlaşmalarla gerçekleştirilen bu düzenlemeye karşılık EGAYDAAK’ların bir kısmı üzerinde, başından beri ama ta Osmanlı’dan bugüne gelinceye kadar bir Yunanistan’ın fiilî uygulamaları vardır. Ancak fiilî devlet uygulamaları onların yasal, hukuki statülerini değiştirmez. Bu, uluslararası mahkemelerin de vermiş olduğu karardır. Dolayısıyla, bu durumda EGAYDAAK’lar hukuken Türkiye Cumhuriyeti egemenliğindedir. EGAYDAAK’ların üzerindeki mevcut olan fiilî Yunan uygulamaları hukuki statüyü değiştirmez.”

Yahu kardeşim sen ne tapusundan bahsediyorsun. Ev benim. Tatilden döndüm, evime giremiyorum. Olur mu öyle şey? Nerede kalırım şimdi?

“Tansu Çiller (karşı sitenin yöneticisi) kadar olamadınız.” Kadın başına bir (kayalık) arabalık otopark uğruna kafamı bozmayın, ne kapıcı koyarım, ne güvenlikçi, ne de bahçe duvarı bırakırım demişti.

Sizin sitenin yarısı işgal edilmiş, halen bir şey olmaz nasıl olsa tapusu bizde diyorsunuz.

Bir türkü tutturmuşum duyuyorsun değil mi
Çalacak bir kapım yok mutluluğa hasretim
Artık sokaklar benim görüyorsun değil mi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder