28 Mart 2015 Cumartesi

İnci BİLGİN - Dokuz Eylül Üniversitesi Uluslararası İlişkiler

Karabağ sorunu, yüzyıllardır güç mücadelesinin sürdüğü Kafkasya bölgesinin en önemli sorunlarından biri olmakla birlikte halen daha çözüme kavuşmamıştır.  Şiddet içeren bir takım olaylar sonucunda, meselenin uluslararası hale gelmesi çözüm umutları vermiş olsa da, sorunun iki ana karakteri olan Ermenistan ve Azerbaycan arasında şiddetli çatışmalar halen devam etmektedir.

Sorunun Tarihsel Arkaplanı

Karabağ’ın bugünkü sorunlarını anlayabilmek için bölgedeki Rus etkisini göz önünde bulundurmak gerekir. 18. Yüzyılda Rusya, Kafkasya yoluyla güneye inmeyi planlarken; İran aynı bölgeyle kuzeyi kontrol altında tutmak istiyordu. 19. Yüzyıl başlarında, Rusya’nın İran’a saldırması Karabağ için bir dönüm noktasıdır. Rusya, Kafkasya’da İran ve Osmanlı İmparatorluğu’nun etkilerini yok etmeye çalışarak, siyaseti kendi eksenine çekmeye başlamıştır.[1] İran eski topraklarını kurtarmaya çabalasa da başarılı olamamış ve 1812’te Gülistan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Böylece, Rusya Kafkasya’yı etki altına alma yolunda büyük bir başarı elde etmiştir.[2] Rus İmparatorluğu, Kuzey Azerbaycan’ı ele geçirdikten sonra bölgenin demografik yapısını yeniden düzenlemeye başlamıştır. Yönetim, bölgedeki Türkleri Rusya’nın diğer bölgelerine gönderirken, Türkiye, İran ve Rusya’daki Ermenileri bu bölgeye yerleştirmeyi amaçlayan bir sistem geliştirmiştir. Hristiyan çoğunluğun oluşturulmasıyla Rusya, bölgede kendine tampon oluşturmuştur. O yıllara ait demografik verilere bakıldığında bu sistemin etkileri görülmektedir: 1823’te bölgedeki nüfusun %78.3’ü Azeri, %21’i Ermeni iken; 1897 yılının verilerine göre nüfusun %53’ü Azeri, %45’i Ermenidir.[3]
Birinci Dünya Savaşı’na dek Rusya, Ermeni ve Azeri halklarının yaşayışlarını denetim altında tutmuştur. Bazı batılı devletler Ermeni halkının Kafkasya’da içinde bulunduğu durumu “Ermeni sorunu” olarak yeniden adlandırmışlardır.[4] Özellikle İngiltere ve ABD, Ermeni sorununun çözümü için bir Ermeni devleti kurulmasından yanadırlar. Wilson ilkelerindeki “her halkın kendi kaderini tayin etme hakkı” Ermeniler için yeni bir fırsat oluşturmuştur.  1917 Bolşevik İhtilalinden sonra Rusya’da devlet sistemi değişmiş, hemen ardından 1918’de Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan Demokratik Cumhuriyetleri kurulmuş ve Karabağ fiili olarak Azerbaycan’a bağlanmıştır.[5]
1918’de Osmanlı bürokratlarının girişimiyle Batum Antlaşması imzalanmış fakat Ermenistan bu antlaşmanın hükümlerini ihlal ederek bazı Azerbaycan ve Gürcistan toprakları üzerinde hak iddia etmiştir. Bunu takiben, Osmanlı İmparatorluğu Savunma Bakanı Enver Paşa, Azerbaycan’a yeni oluşturduğu Kafkas İslam Ordusunu göndermiştir.[6] Osmanlı İmparatorluğunun Birinci Dünya Savaşını kaybetmesiyle birlikte, Batum Antlaşması iptal olmuş ve ordu dağıtılmıştır. Kızıl Ordu’nun Kafkasya’nın kontrolünü ele geçirmesiyle birlikte bölge Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne (SSCB) katılmış, böylece anlaşmazlıklar sona ermiştir.[7] 1920’de Azerbaycan ve Ermenistan Sovyetler Birliği hakimiyetine girmiştir. Bundan 3 yıl sonra yapılan bir düzenlemeyle Karabağ Azerbaycan’a bağlı bir özerk bölge olmuştur. Ermenistan’ın itirazları ise dikkate alınmamış, bölgenin kendilerine ait olduğu yönündeki iddialarını Sovyetler Birliği reddetmiştir.[8]Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi 1988 senesinde Ermenistan’a bağlanma kararı almıştır. Böylece Ermenistan’da Karabağ’daki Ermeniler lehine bir halk desteği oluşmuştur. Bunun akabinde, bölgede Ermeniler ve Azeriler arasında çatışmalar ortaya çıkmaya başlamıştır.[9] 1989 tarihinde SSCB Yüksek Komisyonu Dağlık Karabağ için Özel İdare Komisyonu kurulmasına karar vermiştir. Karabağ’ın Azerbaycan’a bağlı özerk statüsü kabul edilmiştir.[10] Buna rağmen çatışmalar sona ermemiş, Ermenistan Karabağ’ın kendisine ait olduğu iddiasını sürdürmüştür. Kısa süre sonra komite dağıtılmış ve Karabağ’ın idaresi Azerbaycan’a geri verilmiştir.[11]
1989 yılında Erivan’dan Bakü’ye kadar olan bölgede etnik çatışmalar baş göstermiş, bunun akabinde Bakü’de olağanüstü hal ilan edilmiştir. Ordunun sivillere müdahalesi sırasında çok sayıda kişi hayatını kaybetmiş ve yaralanmıştır. Tüm bu yaşananların sonrasında Dağlık Karabağ sorunu uluslararası bir mesele haline gelmiştir.[12]
Soğuk Savaşın bitimine doğru etnik çatışmalara sahne olan bölgedeki sıcak çatışmalar nedeniyle, yerli Azeri halk Azerbaycan Cumhuriyetine göç etmiş böylece büyük demografik değişiklikler meydana gelmiştir.[13] Güncel resmi sayımlara göre Dağlık Karabağ bölgesinin nüfusunun %95’i Ermeniler, %5’i Kürt, Rum ve Asurlardan oluşmaktadır.[14] Sovyetler Birliği’nin son dönemlerinde yapılan sayımlara göre ise nüfusun %77’si Ermeni, %21’i Azeri %2’si ise diğer etnik unsurlardan oluşmaktaydı.[15]
1991 yılında bağımsızlığını ilan etmesine rağmen hiçbir ülke tarafından tanınmayan Dağlık Karabağ yönetimi, bölgede yalnızlaşarak bölgenin ekonomik entegrasyonu önünde bir engel teşkil etmektedir.  Karabağ, jeostratejik önemin yanı sıra doğal zenginliklere de sahip olmasına rağmen yatırımın yeterli olmaması nedeniyle bu kaynakları değerlendirememektedir.[16]Sovyetler yönetiminde Azerbaycan’a bağlanan bölgede bağımsızlık ilanından sonra sivil çatışmalar ve ordu müdahaleleri sonucunda bölge, sıcak çatışmaların merkezi haline gelmiştir. Ermenistan Sovyetler döneminin sona ermesiyle birlikte o dönemde yapılan antlaşmaların artık geçerli olmadığını öne sürerek, Dağlık Karabağ’ı kontrol altına alma çabalarına yeniden başlamıştır.[17] İlk saldırı Hocalı’da gerçekleşmiş, 25 Şubat 1992 gecesi Sovyetler’den kalan orduyla desteklenen Ermeni askerleri zaten ablukada olan şehri ele geçirmiş ve kenti savunanlar ezici güce sahip alayların ağır ateşi altında canlarını vermiştir. Resmi verilere göre o gece 106sı kadın ve 83ü çocuk olmak üzere 613 kişi öldürülmüştür.[18] Bunu takiben Ermenistan kuvvetleri birçok saldırı gerçekleştirmiş ve bu saldırılar Azerbaycan’da aşırı endişe meydana getirmiştir. Fuzuli bölgesinin ele geçirilmesinden sonra savaş artık İran sınırlarına taşmaya başlıyordu, İran kuzey sınırları konusunda endişeye düşmüştü.[19] Aynı günlerde, Türkiye, Ermenistan’ı kınayıp ticari mal geçişini yasaklamış; TBMM’de Azerbaycan ile askeri işbirliği konusu gündeme gelmişti. Batılı devletler ve BM Güvenlik konseyi de Ermenistan’ın Karabağ’ı işgalini kınamıştır.  Ermenistan tarafı ise kendini askeri operasyonların kendi çıkarıyla değil Karabağ’daki Ermenilerin çıkarıyla ilgili olduğunu öne sürerek savunmuştur.[20]

Uluslararası Aktörler ve Çözüm Arayışları

Ermenistan’ın ayrılıkçı iddiaları sonrasında meseleye çeşitli devletlerin müdahil olmasıyla birlikte konu uluslararası bir boyut kazanmıştır. Çözüm arayışları, başlangıçta bölgedeki güçlerin arabuluculuk girişimleriyle sınırlı kalıp, daha sonraları uluslararası kuruluşların açılımlarıyla devam etmiştir.  Azerbaycan ve Ermenistan’ın 1992’de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na (AGİT) üye olmasıyla birlikte, bu teşkilat konuyla yakından ilgilenmek üzere Minsk Grubu’nu kurmuştur, böylece Rusya’nın tek başına devam ettirdiği arabuluculuk girişimleri uluslararası bir çözüm sürecine dönüşmüştür.[21]
İlk çözüm girişimi, 1992 tarihinde AGİT’e üye ülkelerin Helsinki’de aldığı barış konferansının toplanması kararıdır.[22] Ancak bu girişimden sonuç alınamamıştır. 23 Mart 1993’te Ermenistan, Dağlık Karabağ ile kendisi arasında koridor olan Kelbecer’i ele geçirmiş, hemen ardından Azerbaycan AGİT’in barış görüşmelerinden çekildiğini bildirmiş ve daha sonra BM Güvenlik Konseyiyle görüşmelerde bulunmuştur. BM ise AGİT barış girişimlerini desteklediğini belirtmiştir. Aynı yıl Azerbaycan’ın talebiyle  gerçekleştirilen AGİT toplantısında, Ermenistan’a Kelbecer’den çekilmesi konusunda baskı yapılmış fakat; Ermenistan bunu kabul etmemiştir. Sonuç olarak bu girişim de başarısız olmuştur.[23] Aynı yılda Moskova’da gerçekleştirilen başka bir toplantıda Azerbaycan’ın Dağlık Karabağı taraf olarak kabul etmesi istenmiş, fakat Azerbaycan bu teklifi reddetmiştir.[24] Buna rağmen Ermenistan’dan yana olan arabulucu ülkeler Dağlık Kaabağ temsilcilerin muhatap alınmasını sağlamıştır. Bu ise Rusya’nın politikasının bir parçasıdır. Diğer taraftan, Ermenistan bu krizi Dağlık Karabağ ve Azerbaycan arasında bir mesele olarak tanımlamakta ve sorunun yine bu iki ülke arasında çözülmesi gerektiğini belirtmektedir.[25]
1994 yılında Bişkek’te Azerbaycan, Ermenistan ve Karabağ temsilcileri tarafından imzalanan  bir protokol ile ateşkes sürecine girilmiş ve bölgedeki silahlı çatışmalar son bulmuştur.[26] “Bişkek Protokolü, Dağlık Karabağ meselesini çatışma konumundan siyasi konuma taşımıştır.”[27]Rusya ve ABD kimi zaman birbirlerine karşıt açılımlar gütmüşlerdir; Fransayla Türkiye ise tamamen birbirlerine karşıt şekilde hareket etmişlerdir. Ermenistan bölgede etkili konuma sahip olmasını engelleyen bu soruna olumlu yaklaşmadığı sürece Karabağ sorununda çözüme ulaşılamayacaktır.[28]
Minsk grubunun eşbaşkanlığını sürdüren Rusya ve Finlandiya, 1995 yılında işgal güçlerinin Azerbaycan’dan ayrılması ve yerli halkın kendi topraklarına geri dönmesi konularını tartışıyorlardı.[29] 1996’da Lizbon’da düzenlenen AGİT toplantısında Ermenistan’ın Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıması, Dağlık Karabağ’ın nüfus güvenliğinin sağlanması ve kendi kendini yönetme hakkının verilmesi kararlaştırılmıştı. Fakat tüm üyelerin kabul etmesine rağmen, Ermenistan bunu reddetmiştir. Daha sonra dönemsel eşbaşkanlık yöntemi kaldırılmış yerine üç ülkenin, Rusya, ABD ve Fransa,  daimi eşbaşkanlığı getirilmiştir. Böylece Rusya’ya karşı bir denge oluşturulmuştur.[30]
1997 yılında Minsk Grubu önemli açılımlarda bulunmuştur, eşbaşkanların bölgeyi ziyaretleri sonucu 3 çözüm önerisi ortaya çıkmıştır. Birincisi “Toptan Çözüm” önerisi olup taraflar arasında yapılması gereken barış antlaşması ve Dağlık Karabağ’ın yeni statüsünü içerir. İkincisi “Aşamalı Çözüm” önerisidir, Dağlık Karabağın ve işgal altındaki diğer bölgelerin birbirinden bağımsız olarak çözüme kavuşturulması gerektiği ve göçmenlerin son durumu kararlaştırılmıştır. Üçüncüsü ve sonuncusu ise “Ortak Devlet” önerisidir.  Resmi dili Ermenice olan Bakü güdümlü bir Dağlık Karabağ yönetiminin oluşturulması ve Laçin Koridorunun statüsü hakkında düzenlemeler vardır.[31] Azerbaycan’ın talepleri: öncelikle Ermenistan’ın işgal ettiği bölgelerden çekilmesi, Dağlık Karabağın yeni bir statüye sahip olması ve Ermenistan’ın bu bölgede gücünün azaltılması ve göçmek zorunda bırakılan Azerilerin yurtlarına geri dönmesi yönündedir.[32]Bunun yanı sıra Azerbaycan’ın kendi lehine kullanabileceği en büyük kozları 1992 Prag görüşmelerinde, 1996 Lizbon Zirvesinde ve 2005 Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Genel Kurulunda alınan “ Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu ve Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal ettiği” kararlarıdır.[33]
Minsk Grubu’nun her bir girişimi Dağlık Karabağ sorununun daha iyi anlaşılması ve çözüm önerilerinin oluşturulması bakımından büyük önemi haizdir. Mesele Azerbaycan ve Ermeni hükümetlerinin iç siyaset meselesi olmaktan ziyade uluslararası siyasete konu olan bir meseledir bu sebeple büyük ölçüde arabuluculuk yapan devletlerce ele alınmaktadır. Bu durumda, eşbaşkanların yaklaşımlarının ayrı ayrı incelenmesi gerekir. Minsk Grubu’nda ABD’nin etkisi üçlü eşbaşkanlığa geçişle ortaya çıkmıştır. 1997’den itibaren çözüm sürecinde ABD de etkili olmaya başlamıştır. Clinton döneminde başlayan ABD’nin Karabağ açılımları, Bush yönetimiyle beraber daha etkili bir hale gelmiştir, yeni barış görüşmelerinin yapılması konusunda mutabakata varılmıştır.[34] Fransa ise Rusya ve ABD’nin açılımlarının yanında bir alternatif oluşturmuştur. Fransa Ermeni lobisinin en etkili olduğu ülkelerden biri olarak Ermenistan’dan yana tutum sergilemiştir. Fransa ile Ermenistan sorunun çözümüne yönelik ilerleme kaydettiklerini söylemelerine rağmen Azerbaycan bunu reddetmiş, bu ülkelerle yapılan görüşmelerin bir sonuç vermeyeceğini açıklamıştır.[35]
Eşbaşkanların 2002 yılında Bakü’ye gerçekleştirdikleri bir ziyarette Haydar Aliyev uluslararası kuruluşların sorunun çözümü konusunda pasif kaldıklarını ve Azerbaycan’ın sorunun barışçıl yöntemlerle çözüleceğine dair inancını kaybetmeye başladığını söylemiştir.[36] 2003 yılında Ermenistan ve Azerbaycandaki seçimler nedeniyle görüşmeler kesintiye uğramıştı. 2004’te ise AGİT Bakanlar Konseyi toplantısında Ermenistan Dışişleri Bakanı, Azerbaycan’ı bölgedeki işgalci güç olarak nitelendirip saldırgan tavrını değiştirmesi gerektiğini belirtmiştir. Azerbaycan ise Ermenistan’ın bu sert açılımlarını eleştirmiştir. Böylece ikili görüşmelerle bu sorunun hallolmayacağı yeniden ortaya çıkmıştır. Bundan sonra çözüm için faaliyet gösteren ülkeler bu iki ülkeyle ayrı ayrı görüşmüşlerdir.[37]
2007 senesinde Minsk Grubu’nun girişimiyle Azerbaycan ve Ermenistan Madrid Kriterleri üzerinde mutabakata varmıştır. Bu bildirge çözüm için büyük önem taşımaktadır, bildiriye göre;
  • Dağlık Karabağ’ın çevresinde işgal edilen bölgeler boşaltılacak,
  • Ermenistan ile Dağlık Karabağ’ın iletişimini sağlayan koridor açılacak,
  • Bütün göçmenler topraklarına dönecek,
  • Barış gücünün işlevini yerine getirecek uluslararası güvence sağlanacak,
  • Dağlık Karabağ Ermenilerine gerekli güvence verilerek kendilerini idare etme hakları tanınacak,
  • Dağlık Karabağ’ın hukuki statüsünün belirlenmesi için inisiyatif kullanılacaktır.[38]

2008 yılında Rusya’nın girişimiyle Madrid Kriterlerinin uygulanması ve barışın en kısa zamanda sağlanması konularına değinen Moskova Bildirisi imzalanmıştır.[39] Minsk Grubu kurulduğu 20 yıl içinde birçok arabuluculuk girişimi gerçekleştirmiş fakat bunların birçoğunda olumlu adımlar atılamamıştır. Bu süreç boyunca hem Azerbaycan hem Ermenistan medyası Karabağ meselesini sürekli gündemde tutmuşlardır. Sorunun yokuşa sürülmesinde medya ve siyasetçilerin tutumunun önemli bir yeri vardır. Seçim dönemlerinde askıya alınan görüşmelerin yanı sıra, sorun siyaset malzemesi olmuş ve muhalefet partileri, iktidar partilerini attıkları çözüme yönelik adımlar nedeniyle eleştirmiş ve halen daha eleştirmektedir.[40]
1992’den bu yana yapılan barış görüşmelerinde arabuluculuk faaliyetlerini yöneten ülkelerin ve Minsk Grubu’nun çabaları Dağlık Karabağ sorununun çözümüyle ilgili herhangi olumlu bir sonuç vermemiştir. Bugün Dağlık Karabağ  hala Ermenistan işgali altındadır. Buna rağmen, Azerbaycan ve Ermenistan’ın bir araya geldiği  toplantılarda kısmi diyalog imkanının oluşması ve her iki tarafın da Karabağ sorununda acilen barışın sağlanması gerektiğini savunması bir olumlu bir işarettir. Fakat Minsk Grubu olmaksızın sorunun çözüme ulaşılması mümkün değildir.[41]

Dipnotlar

[1] Akyeşilmen, Nezir, Dağlık Karabağ Sorunu: Çözüm Arayışında Minsk Grubu ve Bölgesel Aktörlerin Rolü: Mehmet Fatih Öztarsu, “Barışı Konuşmak Teori ve Pratikte Çatışma Yönetimi”, ODTÜ yayıncılık, Ankara: 2013, s. 240.
[2] Swietochowski, Tadeusz, Azerbaijan; A Borderland at the Crossroads of History: S. Frederic Starr, “The Legacy of History in Russia and the New States of Euroasia”, International Politics of Euroasia Vol: 1, New York: M. E. Sharpe Inc., 1994, s. 279.
[3] İşyar, Ömer Göksel, “Bölgesel ve Global Güvenlik Çıkarları Bağlamında Sovyet-Rus Dış Politikaları ve Karabağ Sorunu”, Alfa Yayınları, İstanbul: 2004, s. 178.
[4] Güler, Ali ve Akgül, Suat., Sorun Olan Ermeniler, Berikan Yayınevi, 2003, s. 134.
[5] Akyeşilmen, Nezir, a.g.e. s. 241.
[6] Aşırlı, Akif, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Dönemi Basınında Kafkas İslam Ordusu, Qismet Yayınları, Bakü: 2008, s. 15.
[7] Lalayan, A. A., Taşnak Partisi’nin Karşıdevrimci Rolü (1914 – 1923), Kaynak Yayınları, 2006, s. 84.
[8] İşyar, Ömer Göksel, a.g.e, s. 372.
[9] Atsız, Buğra, “Can Azerbaycan”, Kök Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Serisi: 2, Ankara: 1990, s. 88.
[10] İşyar, Ömer Göksel, a.g.e, s. 386.
[11] Akyeşilmen, Nezir, a.g.e, s. 243.
[12] Akyeşilmen, Nezir, a.g.e, s. 243.
[13] Akyeşilmen, Nezir, a.g.e, s. 243.
[14] Office of Nagorno Karabakh Republic, http://www.nkrusa.org/country_profile/overview.shtml, (08.09.2014).
[15] Presidential Library, Administrative Department of the President of the Republic of Azerbaijan, http://files.preslib.az/projects/azerbaijan/eng/gl7.pdf, s. 12, (08.09.2014).
[16] Presidential Library, a.g.e, s. 22.
[17] Akyeşilmen, Nezir, a.g.e, s. 244.
[18] Smolowe, Jill, “Massacre in Khojaly”, Time, 16 Mart 1992; “Nagorno Karabakh Victims Burried in Azerbaijani Town”, The Washington Post, 28 Şubat 1992.
[19] İşyar, Ömer Göksel, a.g.e, s. 456.
[20] Akyeşilmen, Nezir, a.g.e, s. 245.
[21] Akyeşilmen, Nezir, a.g.e. s. 245.
[22] Cabbarlı Hatem, “Bağımsızlık Sonrası Ermenistan – Rusya İlişkileri”, ASAM, 2004, http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/makaleler/bagimsizlik_sonrasi_ermenistan_rusya_iliskileri.doc (09.09.2014)
[23] Aslanlı, Araz, “Tarihten Günümüze Karabağ Sorunu”, Avrasya Dosyası – Azerbaycan Özel, İlkbahar 2001, cilt: 7, Sayı: 1, s.405.
[24] Cabbarlı Hatem, a.g.e, 2004.
[25] Akyeşilmen, Nezir, a.g.e. s. 246.
[26] The Bishkek Protocol, Conciliation Resources, http://www.c-r.org/sites/default/files/Accord17_22Keytextsandagreements_2005_ENG.pdf, (09.09.2014).
[27] Akyeşilmen, Nezir, a.g.e. s. 247.
[28] Akyeşilmen, Nezir, a.g.e. s. 247.
[29] Cafersoy, Nazım, “Bağımsızlığın Onuncu yılında Azerbaycan- Rusya İlişkileri”, Avrasya Dosyası – Azerbaycan Özel, (İlkbahar 2001), cilt: 7, Sayı: 1, s.298.
[30] Cafersoy, Nazım, a.g.e, s.299.
[31]   Aslanlı, Araz, a.g.e, s.419.
[32] Akyeşilmen, Nezir, a.g.e. s. 248.
[33] Kantarcı, Şenol, “İran Krizi Sırasında Açılan “Karabağ Dosyası” ve Koçaryan’ın Paris’te Masadan Kaçışı”, TÜRKSAM, http://www.turksam.org/tr/makale-detay/773-iran-krizi-sirasinda-acilan-%EF%BF%BDkarabag-dosyasi-ve-kocaryan-in-paris-te-masadan-kacisi (09.09.2014)
[34] Akyeşilmen, Nezir, a.g.e. s. 249.
[35] Aslanlı, Araz, “Tarihten Günümüze Karabağ Sorunu”, Avrasya Dosyası – Azerbaycan Özel, İlkbahar 2001, cilt: 7, Sayı: 1, s.424.
[36] Kantarcı, Şenol, a.g.e.
[37] Akyeşilmen, Nezir, a.g.e. s. 250.
[38] Yeni Şafak gazetesi, 13.07.2009, http://www.yenisafak.com.tr/dunya/karabagda-sona-dogru-198222, (09.09.2014).
[39] Veliev, Cavid, “Rusya Kafkasya’da Ön Aldı”, Cumhuriyet gazetesi, 10.11.2008. http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/diger/21230/Rusya_Kafkasya__8217_da_on_aldi_.html, (10.09.2014).
[40] Akyeşilmen, Nezir, a.g.e. s. 251-252.
[41] Akyeşilmen, Nezir, a.g.e. s. 258.

*Bu yazı buradan alıntılanmıştır : http://akademikperspektif.com/2014/10/01/karabag-sorunu/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder