3 Nisan 2015 Cuma

Selahattin Tozlu - KARAPAPAKLAR HAKKINDA BAZI NOTLAR 1

Karadeniz Araştırmaları Dergisi Sayı 7, Sayfa 86-96

Karapapaklar, muhtelif zamanlarda bugünkü Orta Asya, Rusya, İran Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan ve Anadolu’da yaşamış ve yaşamaktadırlar. Bu Türk ‘ulus’u, Terekemeler ile bazen aynı bazen de benzer gösterilmektedir. Türklerin birçok şubesi gibi Karapapak tarihi de kâfi etüt edilmemiş; hatta Osmanlı Karapapakları hemen hiç araştırılmamıştır. Oysa bunların bilhassa Doğu Anadolu’da iskânı ve icra ettikleri rol, Osmanlı tarihi için mühimdir. Diğer yandan son Osmanlı devrindeki iskân ve istihdamları yalnızca Osmanlıları ilgilendiren bir vakıa değildir. Bunların Osmanlılığa adım atması, İran’ı ve dolayısıyla Sünni-Şii münakaşasını da gündeme getirmişti. Osmanlı Devletinin bunlara ciddi alaka duyması da bu tarihlere rastlar. Daha evvelki asırlarda İran-Osmanlı ilişkilerinde bir mezhep kitlesi olarak beliren Karapapaklar, muhtelif zamanlarda göçerek Osmanlı tebaası olmuşlardı. Nihayet, XIX. yüzyılın ortalarına doğru İran ve Osmanlı devletleri arasında hem vatandaşlık hem de mezhep hususlarında bazı müzakerelere konu edilmişlerdi.

Bu makale, Karapapakların son Osmanlı devri tarihine dair bazı belge ve bilgilere ayrılmıştır. 

1. Değişik Türk boylarıyla ilişkisi kurulan Karapapaklar, ilkin Orta Asya ve Hazar Denizi civarlarında yaşamış olmakla birlikte; sonra Rus, Acem ve Türk Devletleri topraklarına dağılmışlardı. Bu açıdan Rusya, İran ve Türkiye tarihinde mühim bir yerleri vardır. Ama onlara ait kayıtlar XVI. asırdan itibaren daha açıklık kazanmaktadır. [1]

XVI - XVII. yüzyıl Osmanlı-İran savaşlarında Şirvan sipahilerinin akraba ve askerleri olan Lezgi ve Karabörklüler, Sünni Osmanlıların yanında savaşmıştı. [2] Adı geçen Karabörklüler’in sonradan Karapapak adıyla anıldığı şüphesizdir. Safeviler devrinde bazılarının Şii olup önce İranlıları, sonra Sünni olup Osmanlıları tutmaları sebebiyle Şiiler tarafından “Dönük” (veya Dönek) adı verilmişti. [3]

Karapapaklar, anlaşıldığı kadarıyla Terekemelerin bir kısmıdır ve giyimleri sebebiyle bu adı almışlardır. Türk kültüründe de iç-dış ve ak-kara ayrımları son derece önemli bir yer tutar. XVII. yüzyıl Türk tarihinin iyi bir müşahidi olan Evliya Çelebi, gezip gördüğü Türk yurtlarında Terekemelere de rastlamıştı. Mesela; Tebriz şehri halkını anlatırken “Terekeme Türkmanı”nı da ekler ve onların kendilerine mahsus lehçelerini örnekleriyle yazar.[4] Keza; Ağrı Dağını, Terekeme Türkmenlerinin yaylağı olarak zikreder.[5] Benzer bilgiler, Hazar denizi kenarı şehirleri ahalisiyle Kağızmanlılar için de vakidir. Şu halde Terekemeler, XVII. asrın ilk yarısında Azerbaycan Türkçesiyle konuşmaktadırlar. Bu da onların İran ile olan kadim bağlarına işaret eder. Nitekim İranlıların baskısı sebebiyle Karabağ ve civar yerlerden gelerek Erzurum şehriyle bazı kazalarına mesela, (özellikle Horasan kazasına) yerleşen ve kendilerini Karapapak olarak tanıtan Türklerin serüveni de bunu doğrulamaktadır. 

2. Karapapakların İran’la Osmanlı Devleti arasında mesele olması epey eskiye dayanmaktadır. Ancak, XIX. asır ortalarındaki tartışmalar, onların Anadolu’nun doğusu ve bilhassa Kars civarına gelişlerine ışık tutmaktadır. Hatta bunların bir kısmının vaktiyle Anadolu’dan İran’a gittikleri ve bilahare Anadolu’ya döndükleri iddia edilmiştir. Nitekim Kars Karapapakları’nın önemli bir kısmının İran’ın Sulduz [6] Şehri’nden, bir kısmının da Gürcistan ve Dağıstan’dan geldikleri bilinmektedir. Sulduz’da kalabalık olarak bulunan Karapapak taifesi, XX. yüzyıl başında da durumlarını korumaktaydı. Nitekim 1925 yılında İran’daki Türk toplulukları ve bu arada Karapapakların da yerini tespit eden bir Türk İstihbaratçısı, Karapapaklar hakkında şu bilgileri verir: “Azerbaycan’da Avacık Nahiyesi’nde ve Rumiye Gölü’nün güneyinde Sulduz nahiyesinde otururlar. Avacık’taki Karapapaklar kendilerine Ayrum (=Ayrım) adını verirler. Yaklaşık yüz sene evvel Türkiye idaresinde iken, muhtemelen sınır çizilmesi sırasında İran tarafında kaldıklarını söylerler. Esasen Güney Kafkasya’daki Gökçe Göl civarından buraya göçmüşlerdir. Bunların akrabası olan Karapapaklar, Türkiye’nin Karaköse (=Ağrı) mıntıkasında Gölesor, Taşlıçay vs. köylerde bulunurlar. Elli dört köy halkı teşkil eden Avacık Ayrımları veya Karapapakları, Türklüklerini muhafaza etmişlerdir. Avacık’tan başka Çaldıran ve Sökmenova’da da Ayrım Karapapakları vardır. Sulduz Karapapakları da aslen Avacıklılarla akraba olup, 250 kadar köy halkından ibarettir. Köylerden bir kısmı haraptır. Altı sene evvel Simiko’nun Salmas, Rumiye ve Savuçbulak (=Soğukbulak) mıntıkalarını işgali esnasında Sulduz Karapapakları da çok ziyana uğramış, köyleri tahrip edilmiş ve açlıktan telefat vukua gelmiştir. Bunlardan bir kısmı Merağa taraflarına hicret etmişlerdir.” [7] 

Ayrım, Ayrımlı, Ayrum veya Ayrumlular, 1847 yılındaki Osmanlı-İran sınır görüşmelerine de konu edilmişti. Osmanlılar, Ayrımlıların aslen Bozoklu ‘(=Yozgat) olduklarını ve buradan İrana gittiklerini savunuyordu. 1852 yılında Kars ve Bayezit’ten geçen Türk seyyah Mehmed Hurşid Efendi, aşiretin adını dikkatle “Ayrum İli”=olarak yazıp, aslında Diyarbakır tarafından buralara geldiklerini ekler ve ‘bazı özel bilgiler verir.[8] 

Osmanlı-İran sınır görüşmeleri sırasında (1848) Ayrımlılarla ilgili olarak Erzurum Valisi Hamdi Paşa merkeze şunları yazmıştı: “Ahalisinin yarısından fazlası Şia’dan bulunduğu ve bir miktarı Ayrımlı taifesinden olarak ata ve dedeleri ile Bozok taraflarından gelip Gümrü ve Revan Sancaklarına gittikleri; Osmanlı Devleti’nin tasarrufunda iken birazı oralarda birazı da Şüregel Kazasında karar kılmıştır. Bunların çoğu Borçalı taifesinden olup, Tiflis ve Gürcistan taraflarından kırk elli sene evvel Şüregel Kazasına gelip iskân etmiş ve kalanları da Rusların Revan sancağını alması sırasında vatanını terk ederek Şüregel’e gelmiştir. Rusya’nın bu kazayı işgalinden sonra da oraya buraya dağılmış ve bir kısmı da İran’a giderek bir müddet oralarda dolaşmış ve nihayet yine Şüregel’e gelmişlerdir.” [9]

Erzurum Valisi Hamdi Paşa’nın raporuna göre; İranlılar, Karapapakları ülkelerine çekmek için epeyce teşebbüste bulunmuş; onlara para ve makam teklif etmiş ve İran’a dönmelerini sağlamak için birçok aracı göndermişlerdi. İran’ın bu faaliyetlerinin kaynağı, Karapapakların aslen İranlı oldukları ve buraya dönmeleri gerektiği fikriydi. Gerçekten Karapapakların bir kısmı İran’dan gelmiş olmakla birlikte, çoğu mezheplerini değiştirmiş veya önemli oranda Sünnilerle aynileşmişlerdi. Fakat bazılarının hala Şii olduğu ve İran’a gitmek istedikleri, bu sebeple de İran’dan yollanan hususi memurlar eliyle taahhütler verilerek İran’a götürülmek istendikleri bilinmektedir. [10] 

Karapapak Türklerinin Türkiye topraklarına göçmesinde İran-Rusya savaşı sonunda imzalanan Türkmençay Anlaşmasının (1828) rolü önemlidir. Bu anlaşmayla daha önce İran toprağı olan Nahcivan ve Revan Ruslara bırakılmıştı. Şah Abbas Mirza, burada kalan Türk kabilelerinin savaşçı gücünden faydalanmak amacıyla, Aras nehrinin güneyindeki verimli yaylak ve kışlakları onlara açtı. Ayrımlılar da atalarının ellerinde bulunan Gümrü yöresinden göçerek Makû’nun batısındaki Avacık ve çevresine yerleştiler. Onların asıl köyleri Kilise kendi idi. Bundan başka Karabulak, Pirahmed kenti, Siyahçeşme, Zengitepe, Arapdizeçi, Cemal kenti ve Bey kenti adlı köylere de yerleşmişlerd. [11] 

Karapapakların İran, Dağıstan ve Gürcistan’dan çıkıp Kars, Çıldır ve civardaki diğer kazalara gelmelerinden sonra, onlarla alakalı vergi mevzuatı ve bazı hayati meseleler olmuş bu sebeple de geldikleri yerlere dönmeleri bile söz konusu edilmişti. Bu durumun düzeltilmesi ve onlara daha iyi davranılması için, 1828 yılında Kars ve Çıldır Eyaletleri ile buralara bağlı kazalara emir yazılmıştı. Nadir rastlanan Karapapaklarla ilgili bir Osmanlı hükmü aynen aşağıdadır.[12] 

“Zikri âtî muhâcirînin Çıldır ve Kars eyãletlerinde bulundukları mahallerin kuzzât ve nüvvâbına ve sancak begleri ve sâir zâbıtân-zîde kadrİhüm-a,
Dağıstan ve Gürcistân taraflarından mukaddemâ nakl ü hicret ile zikrolunan eyâletler dâhillerinde iskân kılınmış olan Karapapak ta‘bîr olunur Sünniyül-mezheb Ehl-i İslâm muhâcirlerinden ashâb-ı zirãfatdan olanların verecekleri a’şâr-ı şefiyyeden mâ’adâ kendülerine gûnâgûn metâlibât-ı zulmiyye ile teiaddî ve rencide olunmakda olunduğundan, anlar dahi biz-zarûriyye geldikleri mahalle ‘avdet ve firâra mecbûr oldukları ecilden, ınuhãcirîn-i merkûnmeden zirâfat ve hırâset edenlerin iktizâ eden ‘öşürleri alındıkdan sonra ra’î ve erbâb-ı timâr ve sâir ehl-i örf tâifesi tarafarından metâlibât-ı zulmiyye ile bî-vech ta’addî olunmayıp himâyet ve siyânetleri husûsuna ihtimâm ve dikkat ve gerek Ezdehan cânibinde sâkin Dağıstân Müftîsi sâbık Muhammed Çelebi-zíde ilmihînin ol tarafda kâin çend kıt’a harâb kurâ topraklarına celb ve iskân edeceği muhâcirînin dahı üzerlerine edâsı lâzım gelen a’şãr-ı şefiyyeden mâ’adâ bir nesne mütâlebe olunmaması ve kurâ-yı merkûmeyi i’mârına kimesne tarafından bî-vech müdâhale vukû’a gelmemesi emrine ikdâm ve mübâderet olunmak üzere; hâlâ Erzurum Vâlîsi ve bil-istiklâl Şark Cânibi Seraskeri vezîrim es-Seyyid Mahammed Saîd Gâlib Paşa iclâlehu tarafından bundan akdem bir kıt’a buyuruldu tasdîr kılınmış ise de, muhâcirîn-i merkûmeye yine aralık aralık ta’addî Ive rencide vukû’ bulmakda olduğu bu def a bil-ihbâr tahkîkiniz emr-i pâdışâhânem olub, bunlar Ehl-i İslâm’dan Sünniyyül-mezheb olmaları cihetiyle haklarında lâzım gelen himâyet ve siyânetin ibkâsı lâzime-i diyânetden idügi zâhir ve ba”dezîn dahı yine o misillû ta”addî vukû’una ibrâz olunur ise, ledet-tahkîk cesâret edenlerin icrâ-yı teldîblerine bakılacağı bedîhî ve bâhir olmakdan nâşî; siz ki kuzzât ve nüvvâb ve sâir mümâileyhimsiz, taht-ı hükûmetlerinizde kâin mahallere iskân olunmuş olan muhâcirîn, Ser”asker-i müşârünileyh tarafından verilen buyuruldu mûcebince üzerlerine edâsı lâzım gelen aişâr-ı şer’iyyesini edâ eylediklerinden sonra sâir metâlibât-ı zulmiyye ile kimesne tarafından kendülerine ta’addî ve rencide olunmayarak her hâlde himâyet ve siyânetleriyle sâye-i V’aclâlet-vâye-i pâdışâhânemde âsâyiş ve istirâhatları esbâbının istihsâline ihtimâm ve dikkat ve müfti-i sâbık-ı mûmâileyhin dahı kurâ-i merkûmeyi i’mârına bî-vech rnümâna”at olunmaması ve bu vesîle ile mahâl-i merkû-me ahâlîsinin kadîmüz-zamân mer’âlarına ve bâ-sened mutasarrıf olup zirâ’at ve hırâset eyledikleri arâzîlerne dahı muhâcirîn-i merkûme taraflarından müdahale ve ta’arruz vukû’a gelmemesi husûsuna dahı ihtimâm ve mübâderet olunmak fermânım olmağın, mahsûsan işbu emr-i celîlül-kadrirrı ısdâr ve…* ile irsâl olunmuşdur. İmdi keyfıyet madûmunuz oldukda ber-vech-i meşrüh iamel ve hareketle icrâ-yı emr ü irâde-i pâdışâhâneme mezîd sa’y ü gayret ve hilâfını tecvîz ile mes”ûl ve mu’-ayyeb olmakdan tehâşî ve müeânebet eylemeniz bäbında fi evâsıt-ı ZA sene 243.”

3. Anlaşıldığı üzere XIX. yüzyıl başlarında Karapapaklar Doğu Anadolu’ya göçmüşlerdir. Bunun ana sebebi, İran hâkimiyetindeki Türk nüfuslu toprakların Ruslar tarafından işgal edilmesidir. Bu sebeple topraklarını terk eden Karapapaklar, Anadolu’nun doğusuna ve bilhassa Kars civarına göçmüştü. Aynı şekilde vaktiyle Osmanlı ve İran hâkimiyetinde bulunan Aşağı Gürcistan, Rusların istilasıyla yeni bir çehreye büründürülerek, Karapapaklar zorla vatanlarından atılmış ve Kars’a göçürülmüştü.[13] 

Bu göçmeler sırası ve sonrasında Karapapak ve Ayrımlıların İran vatandaşı oldukları iddia edilmişti. Bu sebeple, Osmanlı-İran sınırının tespiti için 1844 yılında Erzurum’da toplanan Osmanlı, İran, Rus ve İngiliz murahhasları, Karapapakların vatandaşlığını da konuşmuştu. Müzakerelerde İran murahhası Mirza Taki Han’ın iddiaları arasında geçen bazı özel bilgiler, Karapapakların sosyal hayatı bakımından mühimdir. Mirza Taki, aslen Bozoklu olduklarını ve dilekçesinde “Mürsel” adını kullanan reislerini dikkate alarak; Karapapakların Bozok’tan gelmiş olmalarını imkânsız görüp, onların Bozok’u dahi bilmediklerini ve hatta Bozok’ta “Mürsel” adının bulunmadığını iddia ile şunları söylemişti:[14] 

“Ayrımlı ve Karapapak, İran Devleti’nin güftügûsuz ve şek ve şüpheden âri raiyetidir ve gün gibi onların raiyetliği İran’a malumdur ve inkâr yeri yoktur. Siz, ‘Karapapak’ diyorsunuz. Karapapak ve Ayrımlı’nın evi ve paldarı yani elbisesi ve ‘börkü ve dili ve adları aşikâr bir madde ki İran raiyetidir ve o günden kaçıp bu tarafa geldiler. Paldarlarını değişmediler ve güman yoktur ki değişmesinler ve bir miktar hariç maddeler ki mütalaa suretinden malum olsun böyle ki tecahülden yazdılar ki bundan akdem Devlet-i Aliye-i Osmaniyye’den ferman sadır olmuştu ki biz İran’a gidelim. İster onlar böyle şeyleri yazsınlar ve yazmasınlar onların ağaları ki İran’dan onları götürmek için gelmişti. Erzurum’dan buyuruldı alıpdırlar böyle sarih yazıyorlar ki; Hazret Kulı Han ile Korkmaz Han ikisi gelmişdiler ve çok adam onların başına birikmiş idi göçmek için. Ahirde perişan oldular ve arz-ı mahzarın vâhi delillerine bak ki, yazıyorlar; “bizim aslımız Bozok’tan gelmiştir. Yüz yaşında olan adamlarını yola bırakmış olsak Bozok nerededir bilmezler ve külli Bozok’ta Mürsel adlı yoktur ki o mahzarda yazıyorlar isimleri mahzardan malum olur ve Ayrımlu ile Karapapak avamı o mahzarda olan elfazı bilmezler ki yazsınlar.” 

Bunun üzerine söz alan Osmanlı nıurahhası Enveri Efendi, “papak ve paldar iktisa eden yalnız İran ahalisi midir, yoksa Gürcistan takımı da bu elbiseyi iktisa ederler mi” diye sormuş ve Karapapakların Osmanlı vatandaşı olduğunda ısrar etmişti. Nihayet mesele de öyle kapanmış ve Karapapaklar Kars ve çevresinde iskân edilmişti. 

Hem İranlı Mirza Takiinin hem de Osmanlı memurul Enveri Efendi’nin konuşmalarından, Karapapakların ayırt edici özelliğinin “paldar” ve “börk” olduğu anlaşılmaktadır. Börkün “papak” olduğu şüphesizdir. Fakat “elbise” yerine kullanılan “paldar”, şalvardan ziyade pantolona benzeyen bir giysidir; aksi halde üzerinde bu kadar durulmazdı. Diğer taraftan İran Murahhası Mirza Taki Han, Ayrımlıların Ireislerine “İl Aga” denildiğini ve Türkiye’ye gelmedeki amaçlarının “hoşnişinlik” (yerleşmek) olduğunu da ifade eder.

4. Kars civarına göçen Karapapakların; Arpaçay, Şüregel, Zaruşad, Göle ve Rusya sınırındaki Ağmezariın bulunduğu Akbaba”ya iskân edildikleri belirlenmiştir. Nitekim 1848 yılına ait bir nüfus defterinde bu hususa ilişkin bazı bilgiler vardır. Fakat bu kayıtlar, ancak Şüregel ve Zaruşad kazalarındaki Karapapakların belirlenmesini mümkün kılmaktadır. Dolayısıyla, bu defterden diğer yerlerdeki iskânın tespiti mümkün olamamaktadır. [15] 

Buna göre Zarıışad kazasındaki Karapapak köyleriyle buraların keyfiyeti şöyledir: Kürdo Köyünde 7 hane, Koçköy’de 24 hane, Polatköyde 9 hane, Veneze köyünde 14 hane ve Telek köyünde 2 hane olmak üzere, Zaruşad’da toplam 56 hane Karapapak kayıtlıdır. Bunların nüfusu 300′den fazladır. 

Şüregel kazasına gelince; 1848 yılı itibarıyla Şüregel’in toplam 55 köyü bulunmakta olup, bunlardan 35 köyde Karapapakların yaşadığı kayıtlıdır. Bu köylerin ahalisi yalnızca Karapapak değildir, aralarında Kürt ve Ermeniler de vardır. Fakat nüfusun çoğunu Karapapaklar oluşturmaktadır. Bu köyler ve nüfusları şöyledir: 

Kebcud köyü: l hanelik köyde Karapapaklarla Zilan aşiretine mensup kişiler iskân etmektedir. Şahnalar köyü: 19 hanenin bulunduğu köyün tamamı Karapapaktır. Karahan köyü: 34 hanelik köyde Karapapaklarla birlikte Zilan aşireti Kürtleri de oturmaktadır. Seydi köyü: 13 hanelik köyün tamamı Karapapaktır. Möküz köyü: 22 hanenin tamamı Karapapaktır. Soskerd köyü: 15 hanenin bulunduğu köyün tamamı Karapapaktır. Cebeci köyü: 11 hanenin tamamı Karapapaktır. Hacıpiri köyü: 7 hanenin hepsi Karapapaktır. Küçükkımılı köyü: 9 hanenin hepsi Karapapaktır. Büyükkımılı köyü: 23 hanenin hepsi Karapapaktır. Ağbulak köyü: 8 hanelik köyün tamamı Karapapaktır. Dalaver (Delever) köyü: 8 hanelik köyün tamamını Karapapaklar teşkil etmektedir. Kızıltaş köyü: 8 hanelik köyün tamamı Karapapaktır. Karamehmed köyü: 6 hanenin tamamı Karapapaktır. Güllübulak köyü: 22 hanenin hepsi Karapapaktır. Çakçak köyü: 8 hane bulunan köyün tamamı Karapapaktır. Mağaracık köyü: 19 hanenin tamamı Karapapaktır. Karaçine ? köyü: 16 hanelik köyün tamamı Karapapaktır. Amasya köyü: 8 hanenin tamamı Karapapaktır. Okçuoğlu köyü: 23 hanelik köyün tamamı Karapapaktır. Bacoğlu köyü: 16 hanenin hepsi Karapapaktır. Vartanlı köyü: 27 hanenin tamamı Karapapaktır. Karakilise köyü: 18 hanenin hepsi Karapapaktır. Çarbaşı köyü: 12 hanelik köyde Karapapaklarla Kürtler iskân edilmiştir. Aralık köyü: 21 hanelik köyün 16 hanesi Karapapak, 5 hanesi de Ermenilerden ibarettir. Başşüregel köyü: 19 hanelik köyün 13 hanesi Karapapak olup kalan 6 hane Ermenidir. İlanlı köyü: 12 hanenin tamamı Karapapaktır. Aslanhane köyü: 17 hane-nin hepsi Karapapaktır. Ağüzüm köyü: 26 hanelik köyün 14 hanesi Karapapak, 12 hanesi de Ermenidir. Kinegi köyü: 20 hanelik köyde Karapapak ve Kürtler karışık yaşamaktadır. Mörük Baki Köyü: 14 hanelik köyün 12’si Karapapak, 2 hanesi de Ermenidir. Bayrakdar (Karapehlül) köyü: 19 hanelik köyün 12 hanesi Karapapak, 7 hanesi de Ermenidir. Hamzakerek köyü: 29 hanelik köyün 7 hanesi Karapapak, 22 hanesi de Ermenidir. Gülviran köyü: 20 hanenin tamamı Karapapaktır. 

Şüregel kazasına bağlı Magazberd kışlağı: Magazberd kışlağında kışlakçı olan Paşabey’in 4 hanelik 9 nüfus çobanları. Bu kayıtlardan anlaşıldığı gibi Şüregel kazasındaki köylerin çoğunda Karapapaklar oturmakta ve hatta bu köylerin tamamı onlardan oluşmaktadır. Demek ki, Karapapaklar 1848 yılına kadar kazanın hemen her yerinde yerleşmiş, köy kurmuş ve askerliğe esas olan nüfus defterlerine bile geçirilmiştir. Böylece Osmanlı Devleti için önemli bir bölgesel güç olmuşlardır. 

Nitekim 93 Harbinde Anadolu Ordusu Kumandanı Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın Mühimme Kâtipliği’ni yapan Mehmed Arif Bey de bu hususa değinmiş ve şu bilgileri vermişti: 

“Karapapak taifesine gelince: Bunlar Acem ile Dağıstan kavmi arasında bir milliyet-i mahsusa gösterirlerse de, lisanları Azerbaycan Türkçe’sidir. Kıyafetleri Acem gibidir, lakin kalpakları başka türlüdür. Mezhepleri bazısının Sünni ve bazısının Şiiidir. Bunlar da Şüregel ve Zaruşad kazalarında 2000-2500 hane halkı kadar olabilirler. Gayet şeçi ve cesur bir kavimdir. Pek iyi süvaridirler. Hele at üzerinde silah kullanmakta bunlar gibi maharet sahibi olan pek az görülebilir. Bu iki kaza ve nahiyelerindeki Karapapaklar, öteden beri İsmail Paşa’nın familyasını (=Hatunoğulları) büyük tanımışlardır. Çünkü İsmail Paşanın pederi Şerif Ağa, vaktiyle Şüregel kazasına tabi Hacıveli köyünde ikamet eder ve Karapapak cemaatine de kumandası câri olur imiş. İsmail Paşa’nın biraderzadesi ve yine aynı köyde oturan Meded Beyzade Yusuf Ziya Bey, bu Karapapak taifesinden beş tabur asker yazmış ve hatta defterini bile amcası Erzurum Valisi İsmail Paşalya göndermiş imiş” [16]

Hatunoğulları ve Karapapaklar

Eldeki bilgilere bakılarak denilebilir ki, Karapapakların Kars ve civarına yerleşmesini sağlayan, onları düzenli bir bölgesel güç haline getirip devlet hizmetine sokan Karslı Hatunoğulları Hanedanıdır. Nitekim XIX. yüzyıl başlarından sonlarına kadarki bilgiler de bu doğrultudadır. Yukarıda bahsedilen Dağıstan ve Gürcistan Karapapaklarının yerlerinde tutulması ve onlara eziyet edilmemesi hususundaki emir, bir cihetiyle Hatunoğullarını alakadar etmektedir. Söz konusu emirde, bölgenin ileri gelenlerinin Karapapaklara müdahalesinin önlenmesi istenirken, bunların adları zikredilmemektedir. Buna rağmen Karapapakların yaşadığı havali gözönüne alınırsa, bu sahadaki güçlü kimselerin mühim bir kısmının Hatunoğullarından olduğu tespit edilebilmektedir. Nitekim yukarıdaki emirden hemen sonra Erzurum Valisi ve Şark Seraskeri Galip Paşa”nın Babıali’ye yolladığı kâime ile buna verilen cevap, Karapapakların birinci elden Hatunoğullarıyla ilgili bulunduğunu göstermektedir. Karapapakların Hatunoğulları maiyetinde istihdamınm kendisine bırakıldığını belirten Galip Paşa, Karapaklar ile Hatunoğullarının alakasını da açıklar:

“Karslı Hatunzâde Mustafa Bey’in Karapapak takımıyla istihdâmının re’y-i çâkerîye ihâlesi,

Hatunzâde Mustafa Bey, mukaddem hâk-i pây-ı âlîlerine inhâ olunduğu üzere Erzurumda tevkif olunmuş olduğundan başka, Rusya seferi zuhûrunda hasbel-icâb Kars’da olan karındaşlarının dahı celbi lâzım gelmiş idüginden dört karındaşı Erzuruma celb olunmuş ve kendü re’yleriyle Kars’dan hâneleri dahı Erzurunfa semt olan karyelerine çıkarılmış olmak hasebiyle, Kars havâlisinde Rusya üzerine istihdâmları in sahha ve in kezibe ba’zı nukûl ile uymamış ise de, Ahısha cânibinde istihdârnında pek mahzûr görünmeyüb, mûmâileyh Çelebi Efendi, bunun hakkında ta’ahhüdler etmiş ve kendisi dahı isbât-ı sadâkat da’vâsında olmuş idüginden mir-i mûmâileyhe hitâb olan ferınân-ı âlî verilmesiyle kontoş kürkün birisi ilbâs ve tengdestliği cihetiyle binbeşyüz guruş harclık dahı i’tâ olunup, bunların cümlesi Çıldır eyâletinde olan “Karapapak” vesâir îlâtı mahallinde Efendi-i mûmâileyh ma”rifetiyle cem ve Tiflis semtlerine Rusya aleyhine i’mâl etmek üzere ol tarafa ta’yîn ve bu husûsda kendülerine muiâvenet zımnında Çıldır beylerbeğisi bendelerine taraf-ı âcizânemden tahrîr ve tebyin olunmuştur.” [17]

Görüldüğü gibi Erzurum Valisi Galip Paşa, Hatunoğlu Mustafa Paşa ile ilgili bazı doğru yanlış söylentileri nakil ettikten sonra, bu söylentiler dolayısıyla bir Rus savaşı sırasında onun Kars’ta değil Ahıska’da istihdamının daha uygun olacağını düşünmektedir. Ancak, Hatunoğlu Mustafa Paşa, Karapapaklarla istihdam edilecekti. Zira Hatunoğulları ve dolayısıyla Mustafa Paşa, bilhassa Rus sınırına yakın Şüregel-Akbaba hattının mahalli gücüydü. Mustafa Paşa’dan evvel adı geçen ailenin en önemli efradı arasında Kars muhafızlığı yapmış olan Mehmet Paşa ile Karabey ve Çakırbey (=Çakalbey) kardeşler de vardı. Diğer taraftan, Kurt İsmail Hakkı Paşa’nın babası Magazberdli Şerif Ağa’yı da saymak gerekir. 

Meşhur Doksanüç Harbi sırasında Hatunoğulları’ndan birçok ferdin adı geçmiş ve hatta bunlarla irtibatlı olarak Karapapaklar da söz konusu edilmişti. İşte o atıflar arasında Hatunoğlu Şerif Ağa da vardır. Anadolu Ordusu Kumandanı Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın Mühimme Kâtipliğ’ni yapan Mehmed Arif Bey, bu hususta şu bilgileri verir:

“Karapapak taifesine gelince: Bunlar Acem ile Dağıstan kavmi arasında bir milliyet-i mahsusa gösterirlerse de, lisanları Azerbaycan Türkçe’sidir. Kıyafetleri Acem gibidir. Lakin kalpakları başka türlüdür. Mezhepleri bazısının Sünni ve bazısının Şii’dir. Bunlar da Şüregel ve Zaruşad kazalarında 2.000-2500 hane halkı kadar olabilirler. Gayet şeci ve cesur bir kavimdir iyi süvaridirler. Hele at üzerinde silah kullanmakta bunlar gibi maharet sahibi olan pek az görülebilir. Bu iki kaza ve nahiyelerindeki Karapapaklar, öteden beri İsmail Paşa’nın familyasını (=Hatunoğulları) büyük tanımışlardır. Çünkü İsmail Paşa’nın pederi Şerif Ağa, vaktiyle Şüregel kazasına tabi Hacıveli köyünde ikamet eder ve Karapapak cemaatine de kumandası câri olur imiş. İsmail Paşa’nın biraderzadesi ve yine aynı köyde oturan Meded Beyzade Yusuf Ziya Bey, bu Karapapak taifesinden beş tabur asker yazmış ve hatta defterini bile amcası Erzurum Valisi İsmail Paşa’ya göndermiş imiş”.[18]

Kaynakça:

*Yrd. Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi, KKEF, Tarih Eğitimi ABD, Erzurum. 

[1]. Bu özetin kaynaklarına bk. 
a. Abdülkadir İnan, “Karakalpaklılar”, Makaleler ve İncelemeler I, TTK Yayınları Ankara 1998, 3. Baskı, s.45-49; 
b. M. Fahrettin Kırzıoğlu, “Karapapaklar, Borçalı-Kazak Uruğu’nun Kür-Aras Boylarındaki 1800 yılına Bir Bakış”, Erzurum 1972, (31 sayfa 1 harita); 
c. Hasan Ortekin, “Karakalpakların Tarihine Dair Materyallar”, Ülkü, X/59, Ankara 1938, s.479-480’deki tanıtım; 
d. Dr.rasovski, “Eski Rus Tarihinde Karakalpakların Rolü”, çev. Hasan Ortekin, Ülkü X/57, Ankara 1937, s.248-258; 
e. P.P.İvanov, “Karakalpakların Tarihine Dair Materyaller” çev. Hasan Ortekin, Ülkü, XI/65, Ankara 1938, s.417-424; 
f. P.P.İvanov, “Karakalpakların Tarihine dair Materyaller”, çev. Hasan Ortekin, Ülkü, XI/66, Ankara 1938, s.539-544; 
g. Reşid Rahmeti Arat, “Karakalpaklar”, İslam Ansiklopedisi (İA), VI, s. 284-288;
h. Mirza Bala, “Karapapak”, (İA), VI, s. 330-331; 
i. M. Fahrettin Kırzıoğlu, “Khazarlar’ın Kazak ve Borçalı Boylarından Oluşan Karapapaklar’da İnsan Heykelli Kabir Taşları Yapma Geleneği, İslam Dünyasında Mezarlıklar ve Defin Gelenekleri”, I, Ankara 1996, s. 287-298;
j. Ahmet Taşağıl, “Karakalpaklar”, Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), XXIV, s. 426-427; 
k. İsmail Türkoğlu, “Karapapaklar”, (DAİ), XXIV, s.470. 
[2]. Bekir Kütükoğlu, “Osmanlı-İran Siyasi Münasebetleri (1578-1612)”, İstanbul 1993, s. 232,236-237
[3]. Metindeki yorum M.Fahrettin Kırzıoğlu’na aittir. (“1593 (H 1001) Yılı Osmanlı Vilayet Tahrir Defteri’nde Anılan Gence-Karabağ Sancakları Ulus ve Oymakları”, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Araştırma Dergisi (Ahmet Caferoğlu Özel Sayısı), 10, Ankara 1979, s. 210. Fakat bu hususta Faruk Sümer, “bunlara eski yurtlarına dönmeleri yüzünden”  Dönük dendiğini belirtir. (Safavi Devletinin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü, TTK Yayınları, Ankara 1992, s. 199) “Dönük” kelimesi kaynakta iki hecede de “vav” harfi kullanılarak yazılmıştır. (Türkman İskender Beyk, Tarih-i Alem-Ara-yı Abbasi, I, Tahran 1350, s. 417)
[4]. Mesela; “bana incinmiştir” anlamında “menimçün hatırmande olupdur” (Evliya Çelebi Seyahatnamesi, II, yayına hazırlayan Z. Kurşun-S.A.Kahraman-Y.Dağlı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1999, s. 127-128) Diğer yandan Tebriz’de en azından Safevi ve sonraki ilk Osmanlı fethinde bir “Papak Pazarı” ve buna bağlı olarak “Papak Esnafı” bulunduğu bilinmektedir. (A. Sinan Bilgili, Osmanlı, İran ve Azerbaycan, I, 16. ve 18. Yüzyıllar Sosyal ve Ekonomik Tarih, Erzurum 2004, s. 229).
[5]. Evliya Çelebi, Seyahatname, II, s. 169
[6]. Sulduz’un vaktiyle İranlılar tarafından bir Karapapak ailesine tımar olarak verildiği ve böylece buranın Karapapak yurdu haline geldiği anlaşılmaktadır (V. Minorsky) “Sulduz”, (İA), XI, 11). Keza, XIX. asır ortalarında Sulduz’da 1.500 evlik Karapapah (Karapapak) oymağı ikamet etmektedir (Faruk Sümer, Oğuzlar, İstanbul 1980, 3. baskı, s. 643). Durum böyle olunca, Karapapakların Sulduz’dan Kars’a gelişi daha iyi anlaşılmaktadır. 
*Simiko veya Simko, İran Kürtlerinden olup; Şikak Aşiretinin en önemli reisiydi. İran’a karşı ayaklanmış ve bazı başarılar da elde etmişti. Bu terörist bilhassa bölge deki Türklere büyük baskılar yapmıştı (İran Azerbaycan: Tedkik Raporu, muhtelif sayfalarda). Ayrıca bk. Reşid Safvet (Atabinen), “Kafkas Etekleri Türk Ticaret Yolları”, Yeni Mecmua, 43/9 Mayıs 1918, s. 325-327.
[7]. Türkiye Cumhuriyeti Erkân-1 Harbiye-i Umumiyye Riyaseti İstihbarat Dairesi, İran Azerbaycan: Tedkik Raporu, Ankara 1927, s. 46-47.
[8]. “Bayezid ve Kars sancaklarıyla civarlarında bulundukları zikrolunan aşayirinin kâffesi Ekrad olup, içlerinden bazıları Türkçe ve Farisice dahi bilir. Ve bu aşayirden başka Bayezid sancağının Karakilise nahiyesinde ve şair bazı mahallerinde Ayrum İli demekle maruf olup, kadimde Diyarbekir tarafından bu havaliye gelmiş ve Revan kıtasında yerleşmiş iken, bunlardan bir müddetten beri yine Bayezid tarafına gelmekte bulunmuş tavaif var ise de, bu taifeler zür’ ve hıraset ile” hayatlarını devam ettirmektedirler (Es-Seyyid Mehmed Hurşid Efendi, Seyahatname-ı’ Hudud, İstanbul ts., s. 363). l-lurşid’in metninde geçen “Ayrum İli” tamlamasındaki “il” kelimesi İranlıların ilavesi olup, “aşiret” demektir. Bu kelime “ilât (=aşiretler)” şeklinde çoğul yapılır. Aşiret beyi ise, “ll Han” adıyla tanınıyor ve resmi İran yazılarında bu unvan kullanılıyordu.
[9]. Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), İrade Mesail-i Mühimme (İ.MMH), nr. 2347.
[10]. İran’dan gelen memurların mektuplarının tercümeleri ve Osmanlı idarecilerinin yazılarına bk. BOA, Sadaret Mektubi Kalemi (AMKT), nr. 133/51, Haziran 1848
[11]. P. Oberling, “Äyrîmlû”, Encyclopedia Iranica, s. 151-152. Karapapak ve bunlarla yaşayan diğer Türk kabilelerinin İran’a yerleştirilmeleri, yaşadıkları bölgeler ve kültürleri hakkında son bir çalışmaya bk. Yaşar Kalafat, İran Türklüğü, Jeokültürel Boyut, İstanbul 2005, içinde “Karapapah Türkleri”, s. 57-94.
[12]. BOA, Mühimme Deferi, nr. 243, s. 59-60, hüküm nr. 155. Belgenin okunuşunda, belgeye aynen uyulmuştur. 
[13]. * Emri ulaştıracak görevlinin adı yazılmamıştır. Bilal Şimşir (edt.), İngiliz Belgelerinde Osmani: Ermenileri (1856-1880), tercüme. Ş. Orel, Istanbul 1986, s. 83
[14]. M BOA, İrade Mesail-i Mühinıme, nr. 108,1/3; İbrahim Aykun, Erzurum Konferansı (1843-1847) ve Osmanlı-İran Hudut Anlaşması, Atatürk Üniv., SBE. Doktora Tezi, Erzurum 1995, s. 156-164
[15]. BOA, Cevdet Dahiliye, nr. 9608
[16]. Mehmed Arif, “Başımıza Gelenler”, Dersaadet 1323, s. 63
[17]. BOA, Hattı-ı Hümayun, nr. 36138, Galip Paşanın 23 z 1243 0 tarihli kaimesi. Bu belgenin aslına bk. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Osmanlı Devleti ile Azerbaycan Türk Hanlıklar: Arasındaki Münasebetlere Dair Arşiv Belgeleri (1578-1914), I, Ankara 1992, s. 224-225, belge nr. 79.
[18]. Mehmed Arif, “Başımıza Gelenler”, Dersaadet 1328, s. 63.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder