9 Mart 2015 Pazartesi

KARS’IN SOLAN YÜZÜ “ALMANLAR”

Hicri takvime göre 1293 yılına denk geldiği için 93 Harbi olarak adlandırılır 1877-1878 Osmanlı - Rus Savaşı. Tahta II. Abdülhamit vardır. Savaş, Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'daki topraklarının beşte ikisini kaybetmesiyle sonuçlanır. Doğuda ve batıda kaybedilen topraklarda yaşayan yaklaşık 5.5 milyon Osmanlı vatandaşı bir anda imparatorluğun sınırları dışında kalır. Bu savaş, aynı zamanda "93 Harbi Göçleri"nin de başlangıcı olur. Balkanlar ve Kafkaslardan yüz binlerce aile, bugün Anadolu'da yaşadıkları bölgelere göç eder. Savaş sonrasında Berlin'de 18 Haziran 1878 tarihinde toplanan konferans da Romanya, Sırbistan ve Karadağ'ın kuruluşu, Bulgaristan'ın da temellerinin atılmasıyla sonuçlanır.
"Serhat ilimiz" tanımlamasını o yıllarda alan Kars ile Ardahan'ın "Rus" tarihindeki yeri de Berlin Konferansı sonrasında başlar. Kars yaklaşık 40 yıl boyunca işgal altında kalacak; çehresi, Rusların 1918 yılında şehirden çekilene kadar yaptıkları imar çalışmalarıyla bir Rus şehrine dönüşecektir.
Ancak, Kars sadece mekânsal olarak değil, nüfus yapısı olarak da önemli bir değişimin öznesi olur. Rus işgaliyle birlikte açık tenli, sarı saçlı, mavi gözlü insanların sokaklarında cirit attığı Kars'ın sakinleri arasına, Almanlar da katılır. Ruslar, artık Estonya sınırları içinde kalan topraklarında yaşayan yüzlerce Alman aileyi Kars'a yerleştirir. Ruslar aralarında Almanların da bulunduğu ve 'Dini azınlıklar' olarak nitelendirdiği yaklaşık 10 bin kişiyi Kars kent merkezi ve çevre köylere yerleştirdi. Arpaçay İlçesi ve bağlı Paşaçayır ile Karacaören köylerinde oturan Almanların büyük bölümü 1960 yılında işçi olarak Almanya'ya gitti.
Karacaöeren Köyü, bu topraklarda kurulan belki de ilk Alman köyü ve bu yönüyle bile tarihsel bir öneme sahip. Köyün kurucuları olan Agust'un dedeleri, I. Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde başlayan Türk- Ermeni çatışmalarından etkileniyor. Bu nedenle kısa süreliğine köylerinden ayrılarak, Rusya'ya giden Almanlar, bir süre sonra tekrar Karacaören'e geri dönüyor. Bu kısa kesinti dışında yüzlerce yıldır kendi kurdukları köylerinde yaşıyorlar.
Kars’ta, 93 Harbi sonrası bölgeye yerleşen 60 Alman aile tarafından kurulmuş olan Karacaören köyünde günümüze sadece bir hane kaldı. Köyün en yaşlı Alman’ı Olga Albuk, köyün kuruluşundan bahsederek şunları söyledi: “Doğu Avrupa’da yaşayan atalarımız, Rusların bu bölgeyi almasından sonra Kars’a yerleşmişler. 60 aile olarak gelen atalarımız, burada kendi kiliselerini ve evlerini yaparak hayat sürdüler ama yakın zamanda çoğu Almanya, İsviçre, Rusya gibi ülkelere göç etti. Köyde, sadece ben, 2 oğlum ve torunum kaldık. Buraya da dağ köylerinde yaşayan Türkmenler gelip yerleşti.”
"Almanlar, Türk askerine silah taşıyarak yardım etti"
Almanların, milli mücadele yıllarında Türk askerlerine yardım ettiğini vurgulayan Albuk, “Çarlık Rusya yıkıldıktan sonra, Ermeni ve İngilizlere karşı bizim büyüklerimiz de Türk askerinin yanında yer almış. Kayınpederim bizzat kendisi kağnı arabasıyla askere silah taşımış.” dedi.

Almanların kurduğu köy Karacaören

Bugün, Kars'a on kilometre uzakta, Karacaören Köyü'nde, yüzlerce yıl önce bu topraklara yerleştirilen Almanlardan bize 'miras' gibi kalan tek bir aile yaşıyor. Olga teyze eşi Frederik'in vasiyeti gereği köyünü, "Her türlü zorluğa ve yokluğa rağmen terk etmeyeceğini" söylüyor. Olga Albuk'un 35 yaşındaki oğlu August, köye yerleştirilişlerinin neredeyse, artık bir söylenceye dönüşmüş tarihini, "Duyduğumuza göre 1893 yıllarında Ruslara esir düşmüş dedelerimiz. Bu nedenle de buraya gönderilmişler. Bir de bölgedeki tarımın geliştirilmesi için Kars'a yerleştirildiğimiz söyleniyor. Ancak, hangisinin doğru olduğunu bilmiyoruz" sözleriyle anlatıyor.
August, dedesinin I. Dünya Savaşı sırasında Türk ordusunun yayında yer almasını, at arabalarıyla cepheye mühimmat taşımalarını övünçle anlatıyor ve onunla aynı adı taşımaktan gurur duyduğunu vurguluyor ve aile tarihini barındıran isimlerini bir çırpıda sayıveriyor: "Ben büyük dedemin ismini taşıyorum. Kardeşim Petro ismini annemin babasından alıyor. Babaannemin adı Nina. Anneannemin adı Benderina. Burada kendilerine verilen toprakları işlemişler yıllarca. Hayat şartları zorlaşana kadar, buralardan ayrılmayı hiç düşünmemişler."
August'un ailesi için 1967 yıllında yeni bir göç başlıyor, bu sefer adres Almanya. Amcalar, teker teker Almanya'ya yerleşiyor, son amcanın da 1982 yılında Almanya'ya gitmesiyle birlikte de göç büyük ölçüde tamamlanıyor.
Burası bizim vatanımız
Kendilerinin neden Almanya'ya gitmediklerini, sorunca sözü Olga Teyze alıyor ve "Babam Rus benim, kocam Frederick ise Alman'dı. Bu köy bizim köyümüzdü. Bizimkiler kurmuş burayı. Akrabalarımız Almanya'ya gittiler. Diğer Alman dostlarımız da. Ancak kocam Frederick istemedi" diye konuşmaya başlıyor.
"Neden istemedi eşiniz Almanya'ya gitmeyi?" sorumuza ise Anadolulular kadar Anadolulu bir sıcaklıkla cevaplıyor: Bana derdi ki, "Olga, burası bizim vatanımız. Bizim karnımız yıllarca burada doydu. Biz bu topraklarda büyüdük, yaşadık yaşlandık. Bizim için en güzel vatan Kars. Yaşadığımız müddetçe buraları terk etmemize gerek yok. Burada doğdum, burada öleceğim, dedi"
Edip Cansever'in "İnsanlar yaşadıkları yere benzer" dizesini haklı çıkartırcasına buralara, bu toprakların "haleti ruhiyesi"ne benzeyen Olga teyze, "Böyle de oldu. Burada öldü Frederick. Biz çok seviyorduk birbirimizi. Eşim buradan ayrılmadıktan sonra ben ne yapayım. Kaynım, Almanya'ya onları ziyarete gittiğimde "Sen kal, gitme, ben kardeşimi getirtirim" demişti, kalmadım. Çünkü çok mutlu, güzel geçimimiz vardı. Aramızda on yaş fark vardı, ancak birbirimizi çok seviyorduk. Hastalandı, dört kardeşinin acısını kaldıramadı. Ablası Mayıs'ta öldü; O da Kasım'da. Bu vasiyetten, bu istekten, bu sevgiden sonra terk edilir mi Kars? Evet, epey sıkıntı çekiyoruz. Biraz yoksulluk var. Ancak, burası benim eşimin, çocuklarımın vatan toprağı" diye konuşuyor.
Olga teyzenin üç çocuğu var;. August, 32 yaşındaki Petro ve bir Türk'le evli olan, sevgili kızı 27 yaşındaki Kanida. August'un çocuğu Melisa'ya bugünlerde babaannelik değil, annelik yapıyor ve şehir merkezinde oturan kızının çocuğu Alihan ve Aydanur'u fırsat buldukça ziyaret ediyor. Damı toprak bir köy evinde, bahçesinde kazlarıyla ve tezek yığınları içerisinde süren "vatanda tutunma" azmiyle geçiyor günleri.
Olga teyzenin, çocuklarının işsizliği ve yoksullukları da özellikle yerel yöneticiler için bir ayıp olarak Kars'ın başında bir kılıç gibi sallanıyor. Oysa, Avrupa Birliği'ne girmek için her yolu deneyen Türkiye için Olga teyze ve ailesinin durumunun iyileştirilmesi de bir katkı sağlayabilir, hiç şüphesiz.
- Burada yaşam nasıl August?
Çocukluğumda burası çok güzeldi. Halktan, komşularımızdan çok memnunuz. Hiçbir problemimiz yok. Örflerimiz, adetlerimiz, ananelerimiz tamamıyla birbirine uymuş. İki toplum halinde değil de tek toplum halinde yaşıyoruz. İyi günde de kötü günde de komşularla beraberiz. Her şeyimiz müşterek devam ediyoruz.
- Çocukluğun da Karacaören nasıldı?
Hatırladığım kadarıyla 6-7 ev vardık biz. Ondan öncesi tamamen bizim di zaten köy. Göçler nedeniyle köy boşalmaya başlayınca, özellikle dağlık bölgelerden Türkler gelmeye başladı. Burası ovalık olduğu için.
- Okulda küçükken kızdırırlar mıydı sizi arkadaşlarınız?
Hayır! Yalnızca din derslerinden muaf tutulurduk. Ancak, ben kendimi muaf olarak görmezdim, öğrenmeye çalışırdım Müslümanlığı da. Ortaokul ve lise dönemimde de hiçbir problem olmadan arkadaşlarımızla bir arada okuduk. Oyunlarımızda da beraberdik. Hiç ayrım görmedim ben, ne de büyüklerimiz. Dini bayramlarımızda biz paskalya yumurtası dağıtırdık, köylülere. Onlar da örneğin, kurban bayramlarında kurban etti getirirlerdi bize. Bayramlarımız bir arada kutlardık. Komşularımızın çocukları bayramlarında ellerimizi öper, şekerlerini ve harçlıklarını alır, giderler. İftara çağırırlar ramazanlarda. Ben oruç tutmuyorum, çarşının ortasında kesinlikle sigara içmem, saygı duyarım onların inançlarına.
-İbadetleriniz nasıl devam ediyor?
Biz pazar ve bayram günleri bir araya toplanır, ibadetlerimizi yapardık. Şimdi okul olana yer eskiden kiliseydi. Okul da taşımalı eğitim başlayınca kapandı. Şimdi yalnızca bizim aile kaldı, kiliseye de gerek yok zaten. Biz pazarları, evimizde Protestan inançlarına göre ibadetimizi yapıyoruz. İncil'i Türkçe okuyoruz, herkesin anlayabileceği dilde.
-Peki hiç din adamı ihtiyacınız olmuyor mu?
Olduğu zaman karşılanıyor. Mesela, benim vaftizim, Kanada'dan gelen bir keşiş tarafından yapılmış. Kızımın vaftizi ise İsviçre'den gelen bir keşiş tarafından yapıldı. Babamın cenazesi ise Ankara'dan gelen keşiş tarafından kaldırıldı. Ancak, şunu da söylemek istiyorum, babamın cenazesinde hem Kuran okundu, hem de İncil. Bu bile kaynaşmamızın örneği.
-Mezarlığınız ne durumda?
Aşağı yukarı 150 mezar olmalı. Şeker Fabrikası'nın sınırları içinde şu anda. Ancak, hiçbir engel yok. Önceden, bazı kendini bilmezler tarafından özellikle haçlar tahrip ediliyordu. Bu nedenle epey uzun süredir cenazelerimiz gömerken, haçlarımızı mezarın içine koyuyoruz. En son 1997 yılında babamı gömdük, oraya.
-Sen hiç, Almanya'ya gitmeyi düşünmedin mi?
Gittim ben, ancak bazı nedenlerden dolayı kalamadım. Ancak, şu gerçek var ki hiç iltica etmek istemedim. Türk vatandaşlığından vazgeçmek istemedim. İnsan, sosyal imkanlar bakımından elbette Almanya'da olmak ister, fakat buralar benim doğduğum topraklar. Esas mesleğim kaynakçılık ve işsizim ama yenirde ayrılmam buralardan. Şu anda çiftçilikle uğraşıyorum; biraz arpa, biraz buğday. Bir iş bulsam, her şey çok daha güzel olacak. Düşlerim de güzel bir iş var, o kadar. Bir de köyümüzün sorunları giderilse. Köyümüzün su ve yol sorunu var. En temel sorunu da su. Evlerimizde su yok, iki tane çeşmeden taşıyoruz suları. Onların suyu da kışın kesiliyor.
Olga, çocuklarına iş istiyor, o kadar!
Yaşım 62'ye dayandı. Karacaören köyüne gelin geldim ben. Gençliğim Arpaçay'da geçti. Orada da çok güzel bir hayatımız vardı. Yalnızca üç evdik, Arpaçay'da. Bir ayrımcılık hiç yaşamadım ben. Hâlâ da görmüyoruz. Arada sırada yurt dışında eş dost gelip ziyaret ediyor bizi. Almanlığımı hiç hissetmiyorum burada, hiç de hissettirmiyorlar. Arada sırada köyün kadınlarıyla dertleşiriz. Kötü günlerimiz de hep bir aradayız zaten, iyi günlerimizde de olduğu gibi. Kadın erkek demeden konuşurum, sohbet ederim. Severim. Tüm yokluğa rağmen seviyorum ben Türkiye'yi. Ki zaten insan sevmediği sevilmediği yerde yaşayabilir mi? Şu anda tek düşüm var. İki çocuğuma iş imkanı doğması. Çok yoksul düştüler. Bir traktör var elde ancak, o da ortak. Çocukların elinde imkanları yok. Benim hiçbir gelirim yok. Sağlık güvencem de yok. Şu çocuklarımın bir işi olsa. Her şey çok daha güzel olacak.
Alman hükümeti yardım ediyor mu size?
Kimsenin aklına Almanya'nın bize yardım ettiği gelmesin. Kimse yardım etmiyor bize. Eskiden hayvanlarımız vardı, toprağımız vardı. Hiçbir şey kalmadı. Fakirleştik.
Bazen kırlardan topladığım otlarla ilaç yapıyorum. Sarılığa karşı devadır yaptığım ilaçlar. Babaannemden öğrendim ilaç yapmayı, otların adını bilmiyorum, ama tecrübeyle tanıyorum artık.  Fakat bir derdim var? Buradan yetkililere bir çağrı benden. Kaz yuvasının hemen yanına İzmir'den gelen biri arı kovanları yerleştirdi. Arılar, kazlarımın gözlerini kör etti. Muhtara söyledim, sonuç alamadık. Böyle evlerle, kümeslerle iç içe arı yetiştiriciliği olmaz ki! Bir tedbir alınsın, bir yol bulunsun. İsteğim budur.
Trabzon, Bayburt, Erzurum'da bir dizi temaslarda bulunduktan sonra tarihi ve turistik yerleri gezen Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Eberhard Pohl, Almanya'nın Erzurum Fahri Konsolosu Dr. Yılmaz Kuşkay'la Kars'a geçti. Pohl, Ani Harabeleri'ni gezdikten sonra, Osmanlı- Rus savaşı sırasında Kars'a yerleşen Alman asıllı ailenin dördüncü kuşak fertlerinin yaşadığı Kars'ın merkeze bağlı Karacaören Köyü'ne gitti.

Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Eberhard Pohl, ailesi 1877 yılındaki Osmanlı- Rus savaşında Ruslar tarafından Kars'ın merkeze bağlı Karacaören Köyü'ne yerleşen Alman asıllı Türk vatandaşı August Albuk'u ziyaret etti. August Albuk, geçen ay yağmurda evi yıkıldığı için Büyükelçi Eberhard Pohl ve eşini çadırda ağırladı.
Türk eşi ve 2 çocuğu ile Karacaören'de yaşayan 44 yaşındaki August Albuk, sürpriz konukları görünce şaşırdı. Geçen 11 Mayıs günü yağan yağmur nedeniyle evleri yıkılan August Albuk, Büyükelçi Pohl ile eşi Irmtrud Pohl'u bir süreden beri barındıkları çadıra davet etti.
Çadırda bulunan sedire oturan Büyükelçi Pohl ve eşine çay ikram eden August Albuk, "Gündelik işlerde çalışıyorum. Yağışlardan dolayı evim yıkılınca ortada kaldık. Verilen çadırda şimdilik barınıyoruz. Bir taraftan da evin onarımı ile uğraşıyorum" dedi.
Ankara'da yaklaşık 2 yıldan beri görev yapan Büyükelçi Eberhard Pohl, Albuk Ailesi'nin içinde bulundukları durumu 'acıklı' bulduğunu, onlara nasıl bir destek verecekleri konusunda ilgili birimlerle görüşeceğini söyledi.

KARS’TA GAYRİMÜSLİM MEZARLARININ AKİBETİ NE OLACAK?

Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın Resmi Gazetenin 13 Mayıs 2010 tarihli, 27580 Sayılı ve 2010/13 No’lu Başbakanlık genelgesine göre; “Anayasamızın eşitlik ilkesi çerçevesinde; ülkemizde yaşayan gayrimüslim azınlıklara mensup Türk vatandaşları, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları gibi, ayrılmaz parçası oldukları ulusal kültür ve kimlik yanında, kendi kimlik ve kültürlerini yaşama ve yaşatma imkanına sahip bulunmaktadırlar.” denilmektedir.
Kars’ta yeni kurulan Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, kolları sıvayarak Çakmak Köyü’nde Malakanlar’a ait mezarlık ve bazı evleri sit alanı ilan ederek koruma altına aldı. Oysa Kars ve çevresinde geçmiş bin yıllarda yaşamış sayısız gayrimüslim mezarlıkları bulunuyor. Son yüzyılda Kars’ta yaşamış Ermeni, Alman, Rus, Eston ve Malakanlara ait mezarlıklar korunmayı bekliyor.

“TÜRKİYE’DE YAŞAMAK GÜZEL AMA ÖLMEK DAHA DA KÖTÜ” DEDİRTEN SERZENİŞ!

Daha önce özelleştirme kapsamında olan Kars Şeker Fabrikası’nın arazisi içerisinde olduğu için biraz olsun korunan ve içerinde 150 Alman vatandaşı bağrında yatıran mezarlığı içerisine alan tel örgüler geri çekilince mezarlıkta hayvanların otladığı bir alan haline geldi. Çünkü mezarlığın hemen yanı başında Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi ile birlikte Azerbaycan Petrol Şirketi SOKAR tarafından 32 derslikli Haydar Aliyev Endüstri Meslek Lisesi’nin inşaatları devam ediyor. Bu nedenle içerisinde 150 Alman vatandaşın yattığı mezarlıkta yok olmak üzere. Bu durum ise Kars’ta yaşayan son Alman Ailenin büyüyü August Albuk’un “Türkiye’de yaşamak güzel ama ölmek daha da kötü.” Şeklinde duygularını dile getirmesini sağlamıştı. Malakan mezarlarına genel olarak mezar taşı yapılmamış. Çünkü Almanların inançları ve dini ritüelleri gereği ölülerini Türklerden farklı bir şekilde gömdükleri için defineciler ve mezar hırsızları yüzünden mezarların yeri belli olmasın diye mezar taşı yapmamışlar. Daha 5 ay önce vefat eden Alam Olga Albuk (69), 12 yıl önce vefat eden eşi Fredirik’in vasiyeti üzerine 2 oğlu tarafından bu mezarlıkta yanı başına defnedildi.
Son yıllarda sürdürülen demokratikleşme çalışmaları çerçevesinde ülkemizdeki gayrimüslim azınlıkları ilgilendiren konularda yapılan düzenlemelere rağmen, uygulamadan kaynaklanan bazı sebeplerle bu konudaki sorunların tam anlamıyla giderilemediği görülmektedir.
Bu itibarla, kontrolü belediyelere geçmiş olan gayrimüslim mezarlıklarının korunma ve bakımı konularında gereken özenin gösterilmesi, gayrimüslim cemaat vakıfları lehine sonuçlanan mahkeme kararlarının tapu dairelerince hassasiyetle uygulanması, taviz bedeli ile ilgili uygulamalarda mağduriyetlere sebep olunmaması, T.C. vatandaşı gayrimüslim cemaat liderlerinin protokol uygulamalarında statülerine uygun bir şekilde konumlandırılmaları, gayrimüslim cemaatler aleyhine yapılan kin ve düşmanlığı teşvik edici yayınlara karşı gerekli yasal işlemlerin derhal başlatılması gibi uygulamalar örnek olmak üzere, gayrimüslim azınlıklarla ilgili tüm uygulamalarda yukarıda bahsedilen bilinçle hareket edilmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede, ilgili kurum ve kuruluşların bu konuda uygulamadan kaynaklanabilecek sorunların tam anlamıyla giderilmesi için gereken hassasiyeti göstermeleri hususunda bilgilerini ve gereğini önemle rica ederim.”


http://gazete.atauni.edu.tr/index.php/karsin-solan-yuzu-almanlar-2/
http://www.haberler.com/alman-buyukelciyi-cadirda-agirladi-4756773-haberi/
http://www.hristiyangazete.com/2012/02/karstaki-gayrimuslim-mezarliklari/
http://www.siyasalbirikim.com.tr/haber.php?haber_id=4876


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder