28 Mart 2015 Cumartesi

Abdilkadir IRMAK - Değişen Güç Dengeleri ve Nüfus alanlarında Kafkasya

Birçoğumuz Kafkasya bölgesini ve Kafkas ülkelerini sadece Türkiye’nin sessiz sakin birer komşu ülkeleri olarak gördük. Tabi bunda Türk dış siyasetinde Kafkasya bölgesinin Ortadoğu bölgesi gibi öncelikli olmaması ve bunun etkilediği Türk kamuoyunda Kafkasya’da olup bitenlerin yeterince yer verilmemesini de sebep gösterebiliriz. Ancak Kafkasya bölgesi, gerçekte sesiz, sakin, sorunsuz bir bölge değildir. Aslında tıpkı Ortadoğu bölgesi gibi Kafkasya da tarihte son derece büyük bir öneme sahiptir. Kavimler göçü gibi dünyaya yön verecek olayların yaşandığı, en önemli ticaret yolu olan ipek yolunun geçtiği bir bölgedir. Kafkasya bölgesi tarih boyunca güç çekişmelerine ve bunun getirdiği savaşlara sahne olmuştur.

Kafkasya aslına tam da sorunlar bölgesidir. Bu bölgeye ve bölgedeki ülkelere baktığımızda gerek tarihte olan ve tarihten günümüze kadar gelen, gelecekte de olacak olan sorunların var olduğunu görüyoruz, bunların başında Rusya’nın bölgede tek güç olmak isteyişi ve Kafkasya’yı her anlamda egemenlik alanında tutmak istemesi ve bunun sonucunda Kafkas ülkeleri ile olan anlaşmazlıkları, Rusya’nın Sovyetler dağıldıktan sonra oluşan yeni özerk bölgelerin hukuki statüsünü kendi şekillendirmek isteyişi özellikle Çeçen bölgesine karşı sert tutumu çeçen milisler ile bitmeyen savaşı, Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ sorunu, yine Gürcistan ile kendi içindeki özerk bölgeler olan Acaristan,  Abhazya ve Güney Osetya ile siyasi ve hukuki statüde anlaşamamaları Gürcistan’ın üniter Devlet olma hedefi ve kendi içindeki özerk yapıların hukuki statüsünü tanımaması ve bunun getirdiği ambargolar ve savaşlar, başta Gürcistan Olaylarında olmak üzere Kafkasya petrolleri ve doğalgazından dolayı ABD’nin bölgeye girmek isteyişi ve Rusya’nın bunu engellemesi…

Bu saydığımız olaylar Kafkasya bölgesini güç çatışmalarının alanlarından biri yapmıştır.

Bu saydığımız sorunların patlak verdiği olaylar ki Bunlardan bazıları 199O’lı yıllarda Çeçen-Rus çatışması Ermenistan ve Azerbaycan arasında 1988-1994 yılları arasında geçekleşen Karabağ savaşı, 1992 Gürcistan Abhazya savaşı, yine 2008 de Gürcistan’ın Güney Osetya’ ya saldırması ve Rusya’nın Gürcistan’a sert müdahalesi gibi olaylar yakın tarihimizde gerçekleşmiştir.

Kafkasya bölgesinde Yakın tarihimizde gerçekleşen bu olayların başında, gerek sorunların çıkışı, gelişimi ve bunun sonucunda patlak veren savaş süreci olsun gerekse savaşın sonuçları, etkileri ve uluslararası kamuoyunda uyandırdığı etki ve tepkiler nedeniyle Gürcistan olayları gelir. Özellikle 2008 ‘de meydana gelen Gürcistan- Güney Osetya savaşı devlerin güç çekişmesine neden olmuştur. Buradaki devlerden kastımız Rusya ve ABD olduğu aşikardır. Gelin bu güç çatışmalarından birini bundan 4 yıl öncesine gidip hatırlayalım.

Bildiğimiz üzere Gürcistan üniter devlet olma hedefi dolayısıyla kendi içindeki özerk bölgelerin hukuki statüsünü tanımıyor ve onları kendi içinde eritme politikası güdüyordu. Özellikle Gürcistan’ın başına ABD destekli sıkı liberal Saakaşvili geçtikten sonra kendi içindeki özerk yapılara yönelik sert tutumlar almıştır. Gürcistan’ın 2008’in Ağustos ayında Güney Osetya’ya saldırması ve bu saldırıyı yaparken arkasındaki ABD desteğine güvenerek Rusya’nın vereceği tepkiyi göz ardı etmesi kendisi için stratejik bir hatanın başlangıcıdır ve bu saldırı da tam anlamıyla kendisi için hüsranla sonuçlanmıştır. Çünkü Rusya böyle bir hamlenin geleceğini önceden tahmin edip gerekli hazırlığını çok önceden yapmıştı. Bunu tahmin edip ve planladığını ve Özellikle söylüyorum ABD destekli Gürcistan’ı Güney Osetya’dan ve Abhazya’dan çıkartıp Gürcistan’ın askeri kanadını kırma süresinden anlıyoruz.

Neden özellikle ABD destekli sözünü vurguladık? Çünkü ABD; Kafkasya ve Asya petrolü ve doğalgazına ulaşabilmesi için en başta Kafkasya ve Asya’ya açılan bir kapı olan Gürcistan’ı adeta   sıçrama alanı olarak görmektedir. Ayrıca ABD’nin tek kutuplu dünya düzeni doktrini; ABD’ye Rusya’nın Kafkasya’da ve Asya’da çepeçevre sarılması amacını ve sorumluluğunu yükler. Bu yüzdendir ki ABD için Gürcistan, Rusya’ ya karşı büyük öneme sahiptir.

Bir de ABD doktrinine karşı Rus doktrini var ki bu doktrin de Rusya’nın dünya devleti olması amaçlanmakta, özellikle  Putin’in Rusya’nın başına geçtikten sonra bu amaç doğrultusunda adımlar atılmaktadır. Bu hedef Rusya’nın Sovyetler dönemindeki eski güç ve ihtişamına geri dönmesidir. Bu yüzdendir ki Rusya son yıllarda bölgesinde ve dünyada artık güçlü bir şekilde sesini duyurmaktadır.2008’de de Gürcistan’a karşı attığı sert müdahale, tam anlamıyla başta Gürcistan’ı ve bölge ülkelerini sonra ABD’ye yönelik haddini bildirme ve sınırların ne olduğunu gösterme girişimidir. Buradaki  kastettiğimiz sınırlar, mevcut ülkelerin haritalardaki siyasi sınırlarından bahsetmiyoruz kastımız; ülkelerin nüfuz ve güç alanlarından bahsediyoruz. Rusya son yıllarda attığı adımlar ve ABD başta olmak üzere dünyaya verdiği mesajlarda güç ve nüfuz alanlarını tekrar belirlemiş durumda, tabi bunu attığı adımlardan anlıyoruz.

Bu adımların ne olduğunu: Rusya’nın Başta Gürcistan-Güney Osetya savaşında ABD destekli bir ülke olan Gürcistan’ı adeta işgal girişiminden, Rus savaş uçaklarının artık okyanusta devriye gezmesinden, donanmasının uluslararası sularda ve stratejik öneme sahip Ak denizde boy göstermesinden, Sovyetler döneminde geliştirdiği Nükleer bombalarını, menzili yüksek nükleer başlıklı füzelerini tekrar silah depolarından çıkartıp her an ateşlemeye hazır hale getirmesinden, yine Rus devletinin yeni adımlarından Sovyetler’ in eski üslerine geri dönmesinden anlıyoruz.

Tüm bu yakın tarihimizde ve bölgemizde gelişen ve gelişmekte olan tüm olaylar bize; artık başta Kafkasya bölgesinde olmak üzere dünyada ABD merkezli tek kutuplu dünya düzenin geride kaldığını, yeni dönemde artık gelişen Rusya ve Uzak Asya’da yükselen Çin’in ortaklığında çok kutuplu dünya düzeninin var olduğu gerçeğini öğretiyor. Özellikle bu çekişmenin başladığı alan olan Kafkasya bölgesi, yakın dönemde de ABD ve Rusya arasında tabiri caizse bilek güreşlerine sahne olacaktır. Tabi en önemlisi birbirine direk savaş açamayan bu iki devlet bölge ülkelerini ve onların içindeki sorunları kullanarak birbirini alt etmek isteyecekler. Bu da bölgede yeni çatışma alanlarının oluşacağını göstermektedir. Tabi bunda en zararlı çıkacak olan yine bölge ülkeleridir.

Türkiye olarak bize düşen görev Kafkasya’da bu oluşması muhtemel olayların önceden iyi analiz edip ona göre önlemler almaktır. Çünkü Türkiye’nin üstleneceği çatışmayı önleyici, arabulucu veya barışa yönelik politikaları, Kafkasya bölgesinin barış ve istikrar içinde olması için hayati öneme sahiptir.

Abdilkadir IRMAK - Karadeniz Teknik Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
kadir_irmak0905@hotmail.com

AKADEMİK PERSPEKTİF  25 Kasım 2012 BÖLGESEL ANALİZLER, SİZDEN GELENLER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder